Selanik, I. Murad zamanında 1383-1387 yılları arasında dört yıl devamlı Türk hücum ve kuşatması altında kalmış ve 1387 yılında bir süre için Osmanlı hakimiyetine geçmişse de, kesin olarak I. Bayezid'in hükümdarlığı zamanında 1394 yılında zaptedilmişti.
1402 Ankara Muharebesi'nden sonra kardeşlerine karşı taht mücadelesinde İmparator Manuerin desteğini sağlamak isteyen Süleyman Çelebi tarafından 1403 de VII. İohannes ile Gelibolu'da yapılan bir antlaşma ile Kartal, Pendik, Gebze, Silivri, Tesalya ile birlikte Selanik de Bizanslılara geri verilmiştir.
II. Murad zamanında Selanik tekrar kuşatıldı. 1422 yazında Evrenoşoğlu Burak Bey, Kassandra ve Kalamarya'ya kadar uzanmış, 1423 Mayısında ise Turahan Bey Mora'ya girmiştir. Uzun süreden beri devam eden Türk hücumları ve şehirde başgösteren kıtlık sonucunda çaresiz kalan İmparator Manuil'in oğlu Selanik Despotu Andronikos, 7 Temmuz 1423 te bir miktar para karşılığında şehri Venediklilere teslim eder. Bundan sonra Venedik, Selanik'in hukuki durumunu Sultan II. Murad'a tanıtmak' için elçiler göndererek" anlaşma yapmak istemişse de, İslam hukukuna göre Şehri babadan kalma mülkü sayan Sultan Murad'ın bunları her defasında reddetmesi üzerine 1423-1425, 1425-1430 yılları arasında iki safhada devam edecek olan Osmanlı-Venedik savaşı patlak verdi.
1430 yılı Şubat ayında Anadolu ve Balkanlarda siyasi durumunu kuvvetlendiren Sultan Murad, Selanik'in kesin olarak fethine karar vererek Edirne''den Serez'e geldi, Bu arada Selanik Başpiskoposu Simeon'un ölmüş olması Venedik baskısı altında ezilen halkın maneviyatını büsbütün bozmuştu.
Sultan Murad, 1430 senesi Şubatının ortalarında Edirne'den Serez'e gelir. Burada Anadolu Beylerbeyi olan Hamza Bey komutasındaki Anadolu kuvvetleri ile Sinan Bey komutasındaki Rumeli kuvvetlerini bir araya getirir. Kendisi Serez'de kalarak Hamza Bey'i ileriye gönderir.[8] Bütün kuşatma hazırlıkları yapıldıktan sonra Venedik valisinden şehrin teslimini ister. Fakat Venedik valisi bunu reddeder. Bunun üzerine Hamza Bey şehri topla dövmeye baslar. Selânikliler, Venediklilerden donanma ve yardim istedilerse de bu yardim gerçekleşmedi. Muhasara karargahına gelen Sultan Murad, şehrin bir an önce düşmesini istiyordu. Venedikliler Rumlara itimada edemediklerinden kendi askerlerini Rumların arasına dağıtmışlardı. Bu şekilde şehir müdafaa edilirken Rumların gevşekliğini ve icabında karsı tarafla anlaşmalarını önlemeyi düşünüyorlardı.
Umumi hücumla alındığı takdirde şehrin zarar ve tahribata uğrayacağını hesaplayan Hamza Bey, hem buna mani olmak, hem de fazla zahmet çekilmeden fethi mümkün kılmak için surlardan içeriye adamlar soktu. Şayet Venedikliler, Rumlardan gelebilecek bir hainliğin önünü almak üzere önceden gerekli tedbirleri almamış olsalardı belki de Hamza Bey'in adamları gayelerine ulaşacaklardı. Buna meydan vermemek düşüncesi ile Venedikliler, her Rum askerinin yanına değişik memleketlerden ücretle topladıkları adamlardan kurulu yağmacı (Butineur) denilen askerden birini koymuşlardı. Ayrıca Hamza'nın oklarının ucuna mektuplar sararak Rumları şehir kapılarını açmaya teşvik etmesi, buna karşılık kendilerine hürriyet ve himaye vaade etmesi de bir sonuç vermedi. Çünkü Venediklilerin çok siki tedbirler almaları üzerine şehre sokulan adamlarla içeriye fırlatılan mektupların, Rumlar üzerindeki tesirleri önlenmişti.
26 Şubat gecesi meydana gelen depremde halk büyük bir heyecan yasadı. Fakat Venediklilerin çabası sonucunda bu korku ve heyecan giderilerek müdafaa daha bir güç kazandı. Rumlar, Venediklilere mecburen itaat ediyorlardı. Hamza Bey'in tekliflerini kabul etmeyen Venediklilerce karsı padişah, hücuma karar verir. Bu, şehrin zapt edildiği zaman, âdet olduğu üzere yağmaya uğraması demekti. Hükümdar böyle bir karar almak zorunda kalmıştı. Çünkü daha önceki bütün barış ve teslim çağrıları cevapsız kalmıştı.
28 Şubat'ı 1 Mart'a bağlayan gece, Selânik halkı arasında genel hücumun ertesi gün yapılacağı söylentileri dolaşmaya baslar. Bunun üzerine halk, kalabalık topluluklar halinde kiliselerde toplanmaya başladı. En fazla kalabalık ise Aziz Dimitrios'un tabutu bulunan ve içinde devamlı olarak "kutsal yağ" akan kilisede toplanmıştı. O gün aksama doğru, Osmanlılar'ın, limandaki üç Venedik kadırgasını yakması, Venedikliler arasında büyük bir korkunun meydana gelmesine sebep oldu. Bu yüzden bütün askerlerini kaleden çekip gemilere bindirdiler. Venediklilerin, şehrin savunmasından ayrılmaları, Rumları büsbütün perişan etmişti. Bu yüzden onlardan da bulundukları mevzileri terk edenler oldu. Ertesi gün şafakla başlayan genel hücum sonunda Osmanlı askeri şehre girmeye başladı. Bu esnada Selânik halkından bazıları, gruplar halinde Venedik kadırgalarına binmek istedilerse de bunlar, Venedikliler tarafından gemilere alınmazlar. Selânik şehrini para karşılığı alan Venedikliler, sadece şehrin ticaretini düşünüyorlardı. Zira Selânik, Ege Denizi'nde ticarî mevkii parlak bir şehirdi. Fakat orada barınamayacaklarını anladıkları zaman dindaşları olan Rumları, Müslüman olan Osmanlılar'a terk etmekten çekinmemişlerdi.
2 Mart 1430 günü yapılan şiddetli bir hücum ve merdivenlerle üzerlerine çıkılan surların işgali sonunda, kale kapılarının açılması ile şehir zapt edildi. Selânik'in düşmesi, Avrupa ve bilhassa Venedik'te büyük üzüntülere sebep olmuştu.
Selânik zapt edilince Sultan II. Murad, Vardar Yenicesi ile diğer şehirlerden Türk aileler getirterek buraya iskân ettirir. Bu politikası ile o, şehrin Müslüman Türk hüviyeti kazanmasına çalışıyordu. O, sadece iskân ile yetinmeyerek buraya yerleştirilenler için bazı imkânlar da sağlıyordu. Bu sebeple Aya Dimitri (Sen Dimitrios) kilisesi hariç olmak üzere diğer bütün kiliseleri camiye tahvil ettirir.
1402 Ankara Muharebesi'nden sonra kardeşlerine karşı taht mücadelesinde İmparator Manuerin desteğini sağlamak isteyen Süleyman Çelebi tarafından 1403 de VII. İohannes ile Gelibolu'da yapılan bir antlaşma ile Kartal, Pendik, Gebze, Silivri, Tesalya ile birlikte Selanik de Bizanslılara geri verilmiştir.
II. Murad zamanında Selanik tekrar kuşatıldı. 1422 yazında Evrenoşoğlu Burak Bey, Kassandra ve Kalamarya'ya kadar uzanmış, 1423 Mayısında ise Turahan Bey Mora'ya girmiştir. Uzun süreden beri devam eden Türk hücumları ve şehirde başgösteren kıtlık sonucunda çaresiz kalan İmparator Manuil'in oğlu Selanik Despotu Andronikos, 7 Temmuz 1423 te bir miktar para karşılığında şehri Venediklilere teslim eder. Bundan sonra Venedik, Selanik'in hukuki durumunu Sultan II. Murad'a tanıtmak' için elçiler göndererek" anlaşma yapmak istemişse de, İslam hukukuna göre Şehri babadan kalma mülkü sayan Sultan Murad'ın bunları her defasında reddetmesi üzerine 1423-1425, 1425-1430 yılları arasında iki safhada devam edecek olan Osmanlı-Venedik savaşı patlak verdi.
1430 yılı Şubat ayında Anadolu ve Balkanlarda siyasi durumunu kuvvetlendiren Sultan Murad, Selanik'in kesin olarak fethine karar vererek Edirne''den Serez'e geldi, Bu arada Selanik Başpiskoposu Simeon'un ölmüş olması Venedik baskısı altında ezilen halkın maneviyatını büsbütün bozmuştu.
Sultan Murad, 1430 senesi Şubatının ortalarında Edirne'den Serez'e gelir. Burada Anadolu Beylerbeyi olan Hamza Bey komutasındaki Anadolu kuvvetleri ile Sinan Bey komutasındaki Rumeli kuvvetlerini bir araya getirir. Kendisi Serez'de kalarak Hamza Bey'i ileriye gönderir.[8] Bütün kuşatma hazırlıkları yapıldıktan sonra Venedik valisinden şehrin teslimini ister. Fakat Venedik valisi bunu reddeder. Bunun üzerine Hamza Bey şehri topla dövmeye baslar. Selânikliler, Venediklilerden donanma ve yardim istedilerse de bu yardim gerçekleşmedi. Muhasara karargahına gelen Sultan Murad, şehrin bir an önce düşmesini istiyordu. Venedikliler Rumlara itimada edemediklerinden kendi askerlerini Rumların arasına dağıtmışlardı. Bu şekilde şehir müdafaa edilirken Rumların gevşekliğini ve icabında karsı tarafla anlaşmalarını önlemeyi düşünüyorlardı.
Umumi hücumla alındığı takdirde şehrin zarar ve tahribata uğrayacağını hesaplayan Hamza Bey, hem buna mani olmak, hem de fazla zahmet çekilmeden fethi mümkün kılmak için surlardan içeriye adamlar soktu. Şayet Venedikliler, Rumlardan gelebilecek bir hainliğin önünü almak üzere önceden gerekli tedbirleri almamış olsalardı belki de Hamza Bey'in adamları gayelerine ulaşacaklardı. Buna meydan vermemek düşüncesi ile Venedikliler, her Rum askerinin yanına değişik memleketlerden ücretle topladıkları adamlardan kurulu yağmacı (Butineur) denilen askerden birini koymuşlardı. Ayrıca Hamza'nın oklarının ucuna mektuplar sararak Rumları şehir kapılarını açmaya teşvik etmesi, buna karşılık kendilerine hürriyet ve himaye vaade etmesi de bir sonuç vermedi. Çünkü Venediklilerin çok siki tedbirler almaları üzerine şehre sokulan adamlarla içeriye fırlatılan mektupların, Rumlar üzerindeki tesirleri önlenmişti.
26 Şubat gecesi meydana gelen depremde halk büyük bir heyecan yasadı. Fakat Venediklilerin çabası sonucunda bu korku ve heyecan giderilerek müdafaa daha bir güç kazandı. Rumlar, Venediklilere mecburen itaat ediyorlardı. Hamza Bey'in tekliflerini kabul etmeyen Venediklilerce karsı padişah, hücuma karar verir. Bu, şehrin zapt edildiği zaman, âdet olduğu üzere yağmaya uğraması demekti. Hükümdar böyle bir karar almak zorunda kalmıştı. Çünkü daha önceki bütün barış ve teslim çağrıları cevapsız kalmıştı.
28 Şubat'ı 1 Mart'a bağlayan gece, Selânik halkı arasında genel hücumun ertesi gün yapılacağı söylentileri dolaşmaya baslar. Bunun üzerine halk, kalabalık topluluklar halinde kiliselerde toplanmaya başladı. En fazla kalabalık ise Aziz Dimitrios'un tabutu bulunan ve içinde devamlı olarak "kutsal yağ" akan kilisede toplanmıştı. O gün aksama doğru, Osmanlılar'ın, limandaki üç Venedik kadırgasını yakması, Venedikliler arasında büyük bir korkunun meydana gelmesine sebep oldu. Bu yüzden bütün askerlerini kaleden çekip gemilere bindirdiler. Venediklilerin, şehrin savunmasından ayrılmaları, Rumları büsbütün perişan etmişti. Bu yüzden onlardan da bulundukları mevzileri terk edenler oldu. Ertesi gün şafakla başlayan genel hücum sonunda Osmanlı askeri şehre girmeye başladı. Bu esnada Selânik halkından bazıları, gruplar halinde Venedik kadırgalarına binmek istedilerse de bunlar, Venedikliler tarafından gemilere alınmazlar. Selânik şehrini para karşılığı alan Venedikliler, sadece şehrin ticaretini düşünüyorlardı. Zira Selânik, Ege Denizi'nde ticarî mevkii parlak bir şehirdi. Fakat orada barınamayacaklarını anladıkları zaman dindaşları olan Rumları, Müslüman olan Osmanlılar'a terk etmekten çekinmemişlerdi.
2 Mart 1430 günü yapılan şiddetli bir hücum ve merdivenlerle üzerlerine çıkılan surların işgali sonunda, kale kapılarının açılması ile şehir zapt edildi. Selânik'in düşmesi, Avrupa ve bilhassa Venedik'te büyük üzüntülere sebep olmuştu.
Selânik zapt edilince Sultan II. Murad, Vardar Yenicesi ile diğer şehirlerden Türk aileler getirterek buraya iskân ettirir. Bu politikası ile o, şehrin Müslüman Türk hüviyeti kazanmasına çalışıyordu. O, sadece iskân ile yetinmeyerek buraya yerleştirilenler için bazı imkânlar da sağlıyordu. Bu sebeple Aya Dimitri (Sen Dimitrios) kilisesi hariç olmak üzere diğer bütün kiliseleri camiye tahvil ettirir.
- Önceki Konu
- Sonraki Konu