Üst

İki Kutsal Caminin Hizmetkârı

Hâdimü'l-Haremeyn ya da iki kutsal caminin hizmetkârı, Eyyûbî sultanları, Memlûk sultanları, Osmanlı padişahları ve günümüzde Suudi kralları dâhil olmak üzere İslam hükümdarları tarafından kullanılan kraliyet unvanıdır. Bu unvan, İslam dünyasının en kutsal iki mescidi olarak kabul edilen Mekke’deki Mescid-i Haram ve Medine’deki Mescid-i Nebevî'nin hükümdar tarafından korunması, sorumluluğunun garanti altına alınması ve sürdürülmesi anlamına gelir.

Mescid-i Haram
Mescid-i Haram
Unvanın ilk kez Eyyûbîler Hanedanlığı'nın kurucusu ve sultanı Selahaddin Eyyubi tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Daha sonra Memlûk sultanları da Hâdimü'l-Haremeyn sıfatını benimsemişlerdir.

1517'de Yavuz Sultan Selim komutasındaki Osmanlı ordusu ile Memlûk Devleti arasındaki Ridaniye Muharebesi'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun zaferi ile sonuçlanmasının ardından hilâfet Osmanlılara geçti. Mısır'ın fethinden sonra Şam'a gelen Yavuz Sultan Selim, Emevî Camii'nde okunan hutbede kendisinden "Hâkim-ul Haremeyn'uş-Şerifeyn" (Haremeyn-i Şerif’in Hâkimi) diye bahsedildiği, bunun üzerine derhal müdahale ettiği ve şu sözleri söylediği rivayet edilmektedir:

Bu şehirlerin hâkimi olmak haddimize mi? Hayır! Hâkimü'l-Haremeyn değil, Hâdimü'l-Haremeyn! Ben ancak hizmetçisi olurum oraların.[/TD],,


Mescid-i Nebevî
Mescid-i Nebevî
Mekke ve Medine'nin kontrolünün Osmanlılara geçmesinin ardından bu unvan ilk kez I. Selim tarafından kullanılmaya başlandı. Unvan daha sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun 36. ve son padişahı VI. Mehmed'e kadar, sonraki bütün Osmanlı Sultanları tarafından kullanıldı. Mekke ve Medine'nin Osmanlı hakimiyetinden çıkmasından sonra da "halife" ile birlikte "Hâdimü'l-Haremeyn" unvanının kullanılmasına devam edildi. 1922 yılında saltanatın kaldırılmasının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından halife seçilen Abdülmecid Efendi'ye "Halife-i Müslimîn" (Müslümanların Halifesi) ve "Hâdimü'l-Harameyn'ş-şerifeyn" unvanları ile hitap edilmeye devam edildi. 3 Mart 1924'te hilâfetin kaldırılması ile birlikte bu unvanlar da kaldırıldı.

Suudi Arabistan Krallığı'nın kurucusu ve ilk kralı olan İbn Suud, "Biz Âl-i Suud Hanedanı, kraliyet değiliz ancak elçileriz" ifadesini kullandı ve hükümdarlığı boyunca unvan eklenmesiyle ilgili herhangi bir açıklama veya kararname yayınlamadı. Sonraki kral Suud bin Abdülaziz döneminde de herhangi bir unvan kullanılmadı. Üçüncü kral olan Faysal bin Abdülaziz'in yemin töreninden sonra Melik (kral) unvanı onuruna bir tören düzenlendi ve burada hatipler tarafından Kral Faysal için "Azamet sahibi majesteleri" ifadesi kullanıldı. Kral Faysal tören sırasında ayağa kalkarak samimiyetleri ve sadakatleri için teşekkür ederek, azamet ve büyüklüğün yalnızca Allah'a ait olduğunu ifade etti ve bu unvan ile ilgili rahatsızlığını dile getirdi. Halid bin Abdülaziz yönetiminde de kullanılmayan “İki Kutsal Caminin Hizmetkârı” unvanı, 1986 yılında yeniden kullanılmaya başlandı. Medine'deki bir halk toplantısında beşinci kral olan Kral Fahd bin Abdulaziz'in yaptığı duyuru ile ilan edildi. Kral Fahd, İslam'a karşı sorumluluğunun derin anlamda bir ifadesi olarak "Majesteleri" yerine "Hâdimü'l-Haremeyn" unvanını üstlenen ilk kral oldu. Resmi olarak bu unvanla anılan Kral Fahd, her fırsatta bu unvanın en sevdiği unvan olduğunu belirtti. Sonraki kral Abdullah bin Abdülaziz 2005-2015 yılları arasında bu unvanı kullandı. 23 Ocak 2015'te tahta geçen Selman bin Abdülaziz üvey kardeşi Kral Abdullah'ın ölümünden sonra aynı unvanı devraldı. Unvan, kraliyet ailesinin alçakgönüllülüğünü, inancını, İki Kutsal Harem'e bağlılığını, hizmet etmekten duyduğu onur ve gururu ifade etmektedir.
 
Geri